Buşra Tunç ile mimarlık ve sanat arasında kurduğu ilişki üzerinden geçmiş ve gelecek projelerine dair çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Tunç’un Müdahale isimli mekânsal yerleştirmesini 12 Mayıs tarihine kadar Blok Art Space’te gerçekleşen grup sergisi “Detay”da görebilirsiniz.

Mimarlık ve Sanat Arasındaki Özerk Bölge

Çalışmalarının odak noktasına ‘mekan’ı aldığını düşünecek olursak mimarlığın çalışmaların üzerindeki etkisini nasıl yorumluyorsun?

Mimarlığın sadece fiziksel bir yapma olduğu yanılsaması mimarlığın içini boşaltıyor ve kentler bu yaklaşımın örnekleriyle dolu. Mimarlık bir atmosfer kurma pratiği temelde. Ben de mimarlığı bu tarafından kavrayıp, mekansal deneyim yaratmayı merkeze alarak, ses, görsel gibi katmanlarla bu deneyimi güçlendirme yolunda üretiyorum. Yapı kurma, bozma, malzeme gibi mimarlık öğretilerinin işler üzerinde etkisi oluyor.

Özellikle son dönem çalışmalarında odağının “ışık”, “madde” ve onların arasındaki ilişkiye kaydığını gözlemliyoruz, bu ilgi nereden geliyor? Örneğin, Ebru Yetişkin’in küratörlüğünü üstlendiği, Contemporaray Istanbul’un yeni medya bölümü Plug-in’deki işinde bunu çok hissetmiştim, orada da şehrin ışıkları vuruyordu yüzümüze. 

Işığın yalnızca nesneleri aydınlatan anlamının tersine kendi içinde barındırdığı potansiyelleri, materyalle ilişkisinden doğan etkileri araştırıyorum. Işığı bir anlamda görünür yapmaya çalışıyorum. Işığın algıyı manüple etme gücü çok yüksek. Mekandaki hissiyat, ışıkla oynanarak bin bir türlü hale evrilebilir. Işığın bu kurgu gücünü kullanmaya çalışıyorum. Plug-in’de sergilenen Kod adlı çalışmam da buradan hareketle kentin ışık dokusunu araştırıyor. Kentte maruz kaldığımız ışık etkileri, gördüğümüz şeylerin bizim için imaj değerini yitirdiği sadece ışık şokları halinde hatırladığımız akışa dönüşüyor. Sürekli hareket halindeyken gözümüze çarpan reklam panoları, yeraltında giderken gözümüzün önünden periyodik aralıklarla geçen floresan ışıklar… 

Read more >

Powered by WP Customer Service