Suyun içinde olma durumunu ışıkla hissettirmek

Varolmayan bir maddeyi serginizin ana elemanı olarak kullanma kısmı çok enteresan, ama aynı zamanda bir gereklilik gibi.

Buşra Tunç: Bu zıtlığı okuyup birbirine çarpıştırma meselesi aslında. Suyun içinde olma durumunu ışıkla hissettirmek. Mekanın iki ucunda iki farklı ışık kurgusu var. Biri sondaki ‘sonsuz ışık’, diğeri suyun mekana dolup boşalma döngüsünü yaratan ‘su yüzeyi’ oluşturan ışık. Bu iki karşılıklı durumda su ve ışık çarpışıyor ve birbirlerini kuvvetlendiriyorlar. Biri olamadan diğeri aynı etkide var olamıyor. Suyun içinde olma deneyimini mekanı suyla doldurarak ışık üzerinden yaratıyoruz.

Nezih Vargeloğlu: Soyut bir şeyi ışıkla açıklamak bana çok mantıklı geliyor. Maddesel hiçbir özellik taşımıyor aslında. Bu kurguda suyun çekilmesi, sarnıca geri dönmesi ve nefes alması ve o yüzey ışığının en üst çizgide kalmasıyla izleyicinin o suyun içinde kalmasını ancak o “sonsuz ışık” anlatabilirdi bence.

İsmail Eğler: Su ile ışık çok uyumlu, çok güzel bir ikili. Ama su ve ışıkla uğraşmak rastlantı değil.

Buşra Tunç: Bir taraftan da su ve ışık aslında mekanın bize verdiği şeylerdi. Su her şeyin sebebi olarak ışık hiç var olmamış bir oluş olarak değerliydi.

Bir de deneyimlemeye devam ettikçe biz de yarattığımız etkilerin nerelere dokunduğunu keşfediyoruz. Örneğin, sonsuz ışığın zamanla bana hissettirdiği şey: Bütün bu tarihi yarımadanın altı sarnıçlarla örülü ve bunların hepsi birbiriyle bağlantılı. Kentin suyu bir zaman buralardan karşılanıyor. Işıkla yaratılan sonsuzluk meselesi de aslında bu mekanın sadece bu sarnıçla sınırlı olmadığı, devamlılığıyla ile ilgili bir algı yaratıyor bence.

Read more >

Powered by WP Customer Service