Röportaj ve fotoğraflar: Elif Kahveci

Tasarım, sanat ve mimarinin sınırlarını belirsizleştiren mimari anlayışını holistik (bütüncül) olarak ifade ediyorsun. Holistik mimari senin için nedir?

Mimariyi bir ekosistem gibi, ayrı ayrı parçaların tasarlandığı bir disiplin değil, sosyal, psikolojik, politik ve biyolojik boyutları olan bir atmosfer yaratma sanatı olarak görüyorum. Kategorize edilebilir durumlar yerine yapının bütünsel etkisini, çevreyle ve bedenlerle nasıl etkileşime girdiğini, nasıl davrandığını önemsiyorum.

Mimarlığı sadece fiziksel bir üretime indirgeyemeyiz. Özellikle sosyal yönüyle ele aldığımızda kentlerin, binaların oluşma biçimleriyle içinde yaşayanlar arasında gözlemlediğimiz bağ, mimarlığın yapısal meseleleri aşan bir anlayış gerektirdiğinin altını çiziyor.

Atmosfer olgusu senin için neden bu kadar önemli? Mimarlığın yanı sıra aldığın sinema eğitiminin de bu konuyla ilgisi var mı?

Bedenin kendisi ve onun saran katmanlarını dizi dizi mekân kurguları olarak görebiliriz. Mekân yerine atmosfer ifadesini tercih etmemin nedeni aslında apeiron kavramı. Apeiron her şeyin kendisinden doğduğu ve kendisinde yok olduğu, “burada olmayan” “tanımlanamaz”, “belirlenemez”, “sınırsız olan” anlamlarını taşıyor. Sadece niceliksel anlamda değil. Farklı olasılıklara izin veren, hangi anda hangi olasılığa izin vereceğini bilmediğimiz (bedenle, ışıkla, hareketle değişen), bu yüzden de zaman kavramından ayrı düşünemeyeceğimiz atmosfer katmanlarından bahsediyorum. Gerçekleşen eylemler ve bedenin mekân içindeki hareketinin kaydının her seferinde farklılaştığı bir atmosfer…

Mekânları sekanslar dizisi gibi okuma, atmosfer yaratımı ve inşa edilme biçimleri açısından mimarlık ve sinemanın çok ilişkili disiplinler olduğunu düşünüyorum.

Read more tr >

Read more eng >

Powered by WP Customer Service